Diğer
    Ana SayfaPsikolojiİç sesimizi nasıl dinleriz?

    İç sesimizi nasıl dinleriz?

    -

    Nedir bu iç ses meselesi? Kalbinin sesini dinle, vicdanın ne diyorsa onu yap, içinden gelenlere göre hareket et… Hep filmlerde, dizilerde, kitaplarda ve sosyal medya postlarında görüp duruyoruz. Dinleyelim mi? Yoksa dinlemeyelim mi?

    Öncelikle kulağa hoş gelen her şeyin bir de içeriğine bakmak, önümüze çıkan durumları anlamamız için çok büyük bir gereklilik. Bir konuda yeterince bilgi sahibi değilsek o konuda atıp tutmaktan başka bir şey yapmamız mümkün olmaz. Bunu şöyle açıklayabiliriz: Bir sınava çok iyi hazırlandınız, sorular çoktan seçmeli ve iki seçenek arasında kaldınız. Eğer yeterince bilgi sahibiyseniz, kaldığınız iki seçenek arasında doğru olanı seçmeniz kuvvetle muhtemel. Yani burada iç sesinizi dinlemek yapabileceğiniz en doğru hareket. Fakat çalışmadığınız bir sınavda cevapları görüp kafanıza göre bir şıkkı salladığınızda, doğru olsa bile bu sadece, attığınızın bir seferlik tuttuğunu gösterir. iç sesimiz, bizim bilgilerimizin, gözlemlerimizin, hayat tecrübelerimizin ve yaşanmışlıklarımızın hepsinin oluşturduğu seslerin bir potada eritilmiş haliyse onu dinlemekte sıkıntı yok. Ama iç sesim öyle dedi diye her şeye atlıyorsak, orada bir duralım çünkü size anlatacaklarımız var. Memorial Bahçelievler Hastanesi Psikoloji Bölümü’nden Uzman Psikolog Ayşe Burcu Durak’a kulak verelim.

    İç ses ne anlama geliyor?
    öncelikle geleneksel bakış açısıyla tanımlayacak olursak iç ses bizim vicdanımızın sesidir denilebilir. “Doğru mu?, Yanlış mı?, Yapmalı mıyım?, Yapmamalı mıyım?” gibi bizleri ikili
    bir durumun içinde bırakan seslerdir. Psikolojik olarak baktığımızda iç ses kendimizle yaptığımız bir monologtur. “Akşam ne yesem?, Marketten alınacak ne vardı?” gibi gün içindeki rutinler bile iç sestir. iç sesimiz bize yaşamımızı öyküler. Onun sayesinde geçmiş konuşmaları simüle eder, yenilerini tasarlarız. insanlar genellikle iç sesin dış sesten çok daha hızlı olduğunu söyler. Bunun sebebi gramer hatalarının önemsenmemesi olabilir çünkü henüz kelimeler ağzımızdan çıkmadan ne diyeceğimizi biliriz. iç ses konusu psikolojinin doğuşundan beri mercek altına alınmış, hakkında pek çok teori üretilmiş bir fenomendir.

    İç sesimiz hayatta ne işimize yarar?
    Fantastik bir yorumun dışına çıkacak olursak iç ses bize gelecekten haber vermez. İç ses mi? Sezgi mi? Bunlar ayrı şeyler mi, yoksa aynı şeyler mi? Kavramsal karşılığa bakıldığında aynı şeyler. Peki, iç ses hayatımızda bir işe yarar mı? İç sesinizi dinlemenin karar vermemize yardımcı olabileceğini gösteren çalışmaların sonunda kendini tanıyabilen, yaşamı anlamlandırabilen, duygularını tanıyabilen insanların iç seslerinin onlara yarar sağlayabileceği yönünde bir sonuç ortaya koyduğu görülmüş.

    Peki her zaman doğruyu söyler mi?
    İnsanoğlu bir durumla ilgili karar alırken, biri mantıksal, diğeri sezgisel iki ayrı sistem kullanır. Mantıksal sistem; ölçüp biçerek, neden-sonuç ilişkileri kurarak karar alır. Sezgisel sistem ise mantık tanımaz, verileri kendi kurallarına göre değerlendirip, yaşadığı deneyimlere dayanarak çok hızlı karar alır. Hepimizin hayatında “içimden bir ses diyor ki…” dediği zamanlar vardır. Bu zamanlar, insanın sezgilerinin harekete geçtiği anlardır. Sezgisel karar alma, insanın “iç sesini” dinlediği anlardır. Sezgilerin insana en çok yardım ettiği durumlar, acil karar gerektiren, olağanüstü durumlardır. Burada şok etkisi yaratan bir durumda sinir sistemi savaş ya da kaç der. Sezgiler, insanın gelişigüzel duygusal tepkileri değildir. Sezgiler insanın genlerinde taşıdığı, yaşadığı toplumdan ve kendi kişisel tecrübesinden edindiği bilgilerin toplamı sonunda zihninde oluşan, “el yordamı”, “göz kararı” ölçme, değerlendirme ve karar alma yöntemleridir. şunu da vurgulamakta fayda var; sezgiler ve iç sesler her zaman doğru olmayabilir. Bu aşamada kişinin hayatını ve yaşadığı olayları anlamlandırması devreye girer ve psikolojik süreçler bu kısımda çok önemlidir. insan, içinden gelen sesi dinlerken, duygularının ve ön yargılarının etkisinden sıyrılmasını bildiği takdirde isabetli kararlar alabilir. Her zaman doğruya ulaşmak iç sesle mümkün olamayabilir.

    - Advertisement -

    Sezgilerimize göre hareket etmek bize ne sağlar?
    İnsan zihni görünenden çok daha karmaşıktır. idrak ettiklerimizden fazlasını algılar, hatırladıklarımızdan fazlasını unuturuz. Fakat kaybolduğunu zannettiklerimiz zihnimizin derinliklerinde depolanır. Sezgi (ve yaratı), bilince çıkmayan verilerin bağlantılarını kurabilmektir. Sezmek, geçmişteki deneyimlere dair duygu izlerini takip edebilmek (epizodik bellek) ve örtük öğrenmeyle ilgili görünmektedir. Sezgiler, deneyim ve bilincimizin gelişimi sonucunda ortaya çıkmaktadır. Sezgi sihirli bir süreç ya da duyusal algı değildir. Sezgi “bilişsel algı” olarak daha iyi tanımlanabilir. Sezgiler bazen hayat kurtarır ama mantıktan yoksun kararlar insanı felakete de sürükleyebilir. Bilgelik, insanın kendisini bilmesi, duygularıyla sezgilerini ayırt edebilmesidir. Nasıl bakmakla görmek, işitmekle duymak, algıyla idrak aynı şey değilse, bilmekle sezmek de aynı şey değildir. Sezgileri kuvvetli olanlar havayı iyi koklayanlardır. Verili bilgiyi değil, gizil olanı da kavrayabilen, geçmişin izlerini sürebilen bir kişiyseniz sezgileriniz size yarar sağlayabilir. Vurgulanması gereken nokta şu olmalıdır ki sezgilerle yüzde 100 doğru olan bilgiye ulaşamayız.

    İç sesimize ulaşmak için neler yapmalıyız?
    Sezgileri güçlü olanlar havayı iyi koklayanlardır dedik. Havayı nasıl iyi koklayabiliriz? Bu noktada biraz psikoterapiye atıfta bulunmak istiyorum. Terapi, zihnimizin ve kişisel tarihimizin derinliklerine yapılan bir yolculuk olarak özetlenebilir ve örtük bir biçimde birer yetenek olan empati ve sezgiyi geliştirmeyi vadeder. Sezgi ve empati olmadan yaşam (ilişkiler) fakirleşir yani herhangi bir konuda karar verirken, dayanaklarımızın neler olduğuna dikkat etmemiz gerekir. Anlayabilme, duyguyu fark edebilme becerisi devreye girer. Eğer terapiden geçtiyseniz bu süreçte sezgileri yani iç sesinizi daha iyi kullanma eğilimde olabilirsiniz. Ön yargılarının ve içindeki duygusal devinimin farkına varabilen insanlar, daha doğru karar alırlar yani iç seslerini duyabilirler, yorumlayabilirler.

    Daima iç sesimizi dinleyerek yaşamak mümkün mü?
    Hayır, değil. Hayatta karşılaştığımız bazı durumlarda sadece iç sesimizle hareket etmek, yüzme bilmediğimiz halde derin bir suya kendimizi bırakmak gibi olur. Mantıktan yoksun kararlar almak bizi tehlikelere daha açık bir hale getirebilir. Yanılma payını göz önünde bulundurmaksızın, sezgilerine fazlaca güvenip hareket eden ve sonrasında da kaybeden kişilere en iyi örnek olarak kumar oynayanlar gösterilebilir. Kumar oynayanlar, herhangi bir mantığa dayanmayan, özünde tamamen şansa dayalı olan bir şeyi, sezgilerini kullanarak kontrol edebileceklerini düşünürler ve kayıp yaşarlar. içinde bulunduğumuz ruh hali mutlu ya da üzgün hissetmemiz bile iç sesimizi doğru yorumlama kısmında etkili. Daima iç sesimizle hareket etmek yaşamda bizi sıkıntıya düşürebilir.

    İç sesin bilimsel yönü
    “Önsezi, biliş, ruh, içgörü, duyu! Birden fazla kelimeyle açıklanıp, bir o kadar da karışık olan iç ses, bilim insanlarının halen araştırmakta olduğu, gizemli bir oluşum” diyen istanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Psikoloji Bölümü’nden Uz. Psikolog Ceylin Sürek, konuyu şöyle anlatıyor:

    İç ses üç yaş civarında başlıyor
    Çocukluğumuzdan bu zamana kadar iç ses, diğer adıyla iç monolog, hayat boyunca düşünce ve davranışlarımızda önemli bir rol oynuyor. Hayatı öğrendikçe, iç sesimiz zihnimizde farklı senaryolar oluşturup, dünyada olanlara karşı bakış açımızı şekillendiriyor. Rus psikolog Lev Vygotsky’e göre iç sesin oluşması, üç yaş civarındayken çocuğun düşünce ve dil sistemlerini birleştirmeyi öğrenmesiyle başlıyor. çocukken yapmanız gereken bilişsel bir aktivitede, kendi kendinize konuştuğunuzu hatırlıyor musunuz? Bu yaptığınızı Vygotsky özel konuşma olarak adlandırıyor ve çocukların büyüdükçe bu konuşmaları daha içselleştirdiklerini öne sürüyor. Yapılan araştırmalar, iç sesimizin oluştuğu zamanlarda, beynimizde dil ve konuşmadan sorumlu olan broca alanının aktive olduğunu gösteriyor. Vygotsky’nin yaptığı bir başka araştırmada ise iç ses oluştuğunda gırtlağın aktive olduğu gözlemlenmiş. Böylece bu ses ne kadar içimizde olsa da aynı dış sesteki organların aktive edilmesiyle oluşuyor.

    Hem olumlu hem olumsuz
    Peki, iç sesimiz ne işimize yarıyor? 1996 yılında beynine inme inen ünlü Nöroanotomist Jill Bolte Taylor, “My Stroke of Insight” adlı kitabında iç sesinin kaybolması sonucu başına gelenleri anlatıyor. Kısaca iç sesini kaybetmesi sonucunda, biyografik anıları hatırlayamadığını, iç farkındalığıyla ilgili problemlerin oluştuğunu ve öz bilinçle ilgili duygularının kaybolduğunu belirtiyor. Hafıza demişken, alışveriş listesini ya da bir telefon numarasını nasıl aklınızda tutarsınız? iç sesiniz burada size yeniden yardımcı oluyor ve içinizden tekrar yaparak, çalışma hafızasını güçlü tutuyor. Hafızaya ve kimlik duygusuna etkisi dışında, iç sesimiz motivasyon alanında da önemli bir rol oynuyor. Maalesef bu durum her zaman pozitif yönde olmayabiliyor. Depresyon ve anksiyeteden muzdarip insanlar iç monologlarını negatif şekilde gerçekleştirip, bunu sürekli tekrarlıyor. Bu nedenle; psikoterapilerde bu tip danışanların, negatif düşüncelerini alternatifleriyle değiştirmesi ve danışanın iç konuşmasını pozitif yönde farklılaştırması amaçlanıyor.

    Kontrolü ele alın
    Bazı terapistler midenizi, duygularınızın koltuğu gibi düşünmenizi istiyor ve onları dinlemenizi öneriyor. Eğer midenizde güçlü bir ağrı varsa iç sesiniz size bir şeylerin yanlış gittiğini söylüyor olabilir. Bazı insanlar da iç seslerini, kalplerinin sesi olarak nitelendiriyor. Kalbimiz, vücudumuzdaki en akıllı organlardan biri. 40 bin nörona sahip olan kalbimiz; hissetme, öğrenme ve hatırlama becerilerine sahip. Bunları okurken kafanızda farklı imajlar canlanmış ya da farklı enerji ve duygular hissetmiş olabilirsiniz, bunlar da içsel bilgeliğinizi oluşturan oluşumlardır. Bakın, dinleyin ve hissetmeye çalışın.

    İç sesinizi duymakta zorlanıyorsanız…
    Sessizliğe ulaşın ve iç sesinizin gelmesi için alan oluşturun.
    Nasıl mı? Televizyonunuzu ve telefonunuzu kapatarak başlayabilirsiniz. Doğada yürüyüşe çıkın, kendinizle baş başa kalın. Bulaşık yıkama, duş alma ve egzersiz yapma gibi aktiviteler de zihninizi boşaltmaya ve iç sesinizi ortaya çıkarmaya yardımcı olur. En önemli araçlardan biri de meditasyon. Bırakın zihniniz sakinleşsin, ruhunuz konuşsun.

    Duygularınıza dikkate edin, vücudunuzu dinleyin
    İç sesin bazen bir duygu olarak gelebileceğinden bahsetmiştik. Duygularınız gerçekten size ne anlatmak istiyor, dinleyin. Utandığınız bir şey bile olsa onları bastırmaya çalışmayın, anlamlandırın. Diğer yandan sindirim sorunları, kalıcı öksürük, baş ağrısı ve sürekli yorgunluklara dikkat edin, iç rehberiniz sizi uyarıyor olabilir.

    İç sesinizin yolunu bulmaya çalışın
    Diğer ilişkilerinizde olduğu gibi sezgilerinizle de ilişki kurmaya çalışın, onun ne dediğine ve ne anlatmaya çalıştığına bakın. Geçmişte yaşadığınız ve iç sesinizi dinleyip önemli bir karar verdiğiniz bir anı düşünün. örneğin; işe alınmaması gereken birini, iç sesiniz onay vermese de işe aldınız ve sonucu kötü oldu ya da iç sesinizin gitme dediği bir yere gitmediniz ve sonucu olumlu oldu. Bu tarz örnekleri not edip, iç sesinizin gelme yoluna ve sonuçlarına bakabilirsiniz.

    Zihninizin sizi ele geçirmesine izin vermeyin
    Bazı insanlar karar verirken, içlerindeki sesi dinlemektense mantıklı düşünmeyi tercih eder. Oysa zihnimiz, korkularımız ve sezgilerimiz bizim dikkatimizi çekmek için içeride savaş verirler. Bu nedenle, iç sesimizi duymakta zorluk çekeriz. Bazı psikologlar karar verirken; aklınıza ilk gelen düşünceyi dikkate almanızı savunurlar çünkü genelde bu yanıt, zihninizin işleme başlamasından önce gelen iç sesinizdir.

    Durun ve nefes almak için zaman ayırın
    Nefes ve yaşam koçu olan Gwen Dittman, karar vermede zorlandığınız durumlarda her zaman kullanabileceğiniz bu basit nefes egzersizini öneriyor. Burnunuzdan nefes alırken dörde kadar sayıyorsunuz, yedi saniye tutuyorsunuz ve sekizinci saniyede ağızdan nefesinizi veriyorsunuz. Bu nefeslerden üç kere yapmayı deneyebilirsiniz. Dittmar bu teknikle, kalbinizle daha iyi iletişim kuracağınızı savunuyor.

    Yardım almaktan çekinmeyin
    Ailenizden biri, yakın arkadaşınız ya da psikoloğunuz… Bazı zamanlar karar veremeyebiliriz ya da zihnimize yön vermekte zorluk çekeriz. Bu insanların size doğru sorular sorması, bildiğiniz şeyleri ortaya çıkarmaya da yardımcı olur.

    Yazı: Irmak Yaşar



    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz